Eline ilk oyuncak arabasını aldığında 3 yaşındaydı, 4 yaşında da ilk oyuncak tabancası ile tanıştı. Ailesinin, sokağının ve mahallesinin kurallarını öğreniyordu. Güçlü olmalıydı, erkekti! Babası öğretmişti kendisine küfür etmeyi. Sonra da kavga etmeyi, ama tembih de ediyordu kendini savunmak için kavgayı öğrenmelisin! Babasının kaçırdığı bir nokta vardı, kimse kavga etmeyi bilmezse kimsenin de kendini savunmaya ihtiyacı olmazdı.
Ailesinin teşvikleriyle kendini sokakta var ediyordu. Evcilik oyunlarında doktor olup kız çocuklarını muayene ediyordu. O sıralarda büyükleri tacizci doktorlardan dert yakınıyorlardı, her nedense tüm tacizci doktorlar da erkekti. Doktor, şoför, polis ve asker oluyordu farklı dönemlerde. Doktor olmayı muayene eden olduğu için, şoför olmayı 3 yaşında edindiği oyuncak arabasından hevesle, polis ve asker olmayı oyuncak tabancası, öğrendiği kavga teknikleri ve herkesin onlardan korkması yüzünden beğenirdi. O çabucak öğreniyordu her çocuk gibi, ezberleyebiliyordu. Büyükleri bunun gayet farkındaydı hem savaştan, kavgadan, korkudan çekiniyorlar hem de iyi kötü tüm bildiklerini ona öğretiyorlardı.
Gençlik dönemleri başlarken akranları gibi kendisini milliyetçi olarak tanımlıyordu. Öncelikle aile büyükleri olmak üzere, sokaktaki ağabeyleri, kahvecisinden bakkalına mahalle esnafı, gazeteler, televizyonlar ve en önemlisi ders kitaplarını ezbere bilen öğretmenleri, öğretmenleri tarafından yazılan ders kitapları O?nu bazı değerlerin koruyucusu ilan ediyordu. O da bu rolleri oynuyordu. Toplumun O?nun gözünde değerli kılmaya çalıştığı şeyler din, bayrak, toprak ve töreden başkaları değildi. Namus O?nun hayatına ergenlik çağında girmişti?
İstese de istemese de bir kız arkadaşı olacaktı, çünkü çevresindeki erkeklerin kız arkadaşları vardı, ?normal? olan buydu. Kendini bulmadan, sormadan, sorgulamadan cinsel kimliğini, duygularını ve isteklerini düzenin kurallarına göre yaşıyordu. İlkinden başlamak üzere kız arkadaşlarının tamamı O?nun namusuydu! Bayrağı, ordusu, dini O?nun için çok değerli olmuştu zamanla, çünkü defalarca tanımlamak için zorlandığı ve başaramadığı namusuydu her biri.
Kadın erkeğinin namusunu korumakla yükümlüydü, erkek de kadını, erkeklerin namusları ailedeki genç kadınların kendilerini evlenmeden önce cinsellikten alıkoymaları ile korunurdu. Birbirini güçlendiren ya da güçsüzleştiren durumlar değil mi bunlar? Bu kuralları ve ezberleri yaratanlar kusursuz bir zapt sistemi yaratmamışlar mıdır? Bizi yani tüm insanları sağlı sollu, çepeçevre sarmamışlar mıdır?
Bu yazıyı okuyan sen, ben ve çevremizdeki birkaç insan ne oyunlar döndüğünün farkındayız? Bu yüzden oyunun bazı kurallarını kendi aramızda delebilir ya da biraz daha kalabalıklaştığımızda değiştirebiliriz. Biz namus oyunlarına meze olmamak için ?erkekliğe? savaş açtık, peki derdimiz nedir?
Buyrun ;
Toplumsal cinsiyet rolleri yüzyıllar sürecinde kurulan, yazılı ve yazısız tüm kuralları etkileyen ve o kurallardan etkilenen yaşama yönergemiz. Bu yönerge neyi nasıl yaşayacağımızı emrediyor. Örnek üzerinden gitmek daha açıklayıcı olabilir. Bir bebek doğmadan odası, kıyafetleri, oyuncakları hazırlanır. Kız çocuğu ise doğacak olan insan, pembe patikler, zıbınlar, havlular, bez bebekler, aynalar, taraklar hazır edilir. Erkek çocuğu için mavi ve tonları tercih edilir ve silahlar, arabalar satın alınır. Doğmadan birileri bizim için düğmeye basmıştır yani.
İlerleyen dönemlerde kız çocukları seçilen renklere ve oyuncaklara yüklenen anlamlar paralelinde bir zarafet objesi olarak yetiştirilir. Saat sınırlaması koyulur eve giriş çıkışlarda ve arkadaşları bile ebeveynler tarafından seçilir. Kadınların sokak ile olan ilişkisi küçük yaşlarda kesilmiş olur. Erkek çocukları ise olabildiğine rahattır, pipi göstermeler, küfür öğrenmeler ilk kavganın aynı süreçleri yaşamış baba tarafından öğretilmesi sınırsız özgürlüklerin bebek yaşta habercisidir. Tüm bunların sonrasında kadınlara evlerin içi, erkeklere de sokaklar kalır.
Kadınlar ömürlerini evlerinde kız çocukları ile geçirirler maddi karşılığı olmayan işleri yaparak. Erkekler ise eve ekmek getirmek için sokakta olurlar hep, bazen isterseler eve gitmeme seçenekleri vardır ama kadınlar en fazla annelerinin evlerine kadar gidebilir ancak fark eden pek bir şey yoktur ev evdir. Ev içinde kadına ait işler vardır, erkeğin bu işleri yapması "erkeklik"lerine zarar getirebilir, zira ataerkil bu düzende yetişen hiçbir erkek kendisine light erkek, soğan erkeği ya da kılıbık denmesini istemez. Muhtemelen ev içinde eşine yardım etmek isteyecektir bir çok erkek, fakat roller bunu pek mümkün kılmaz ya oynamak zorundadır o rolü ya da cezalandırmaya maruz kalacaktır.
Bazı istisnai durumlar erkekliğe leke getirmeyebilir. Kadın hastaysa, engelliyse, hamileyse ya da annesinin evindeyse ev içi işleri yapmak bir erkek için yüz kızartıcı olmaktan çıkar, kabul edilebilirdir. Ama evden dışarı çıkınca "erkeklik" gömleğini giyer ve kaldıkları yerden devam ederler egemen olmaya, hayata.
Bizler Toplum Gönüllüsü gençler olarak istisna olanın; bu rolleri oynayarak kadınları evlere hapsetmek, namus cinayetleriyle kadınları ya da eşcinsel erkekleri öldürmek, sokak ortasında kadınlara taciz ve tecavüz etmek, aile içi şiddete maruz bırakmak, özgürlüklerini ellerinden almak olduğunu düşünüyor ve söylüyoruz, "Erkeklik İstisnai Bir Durumdur" esas olan toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde, kişisel hak ve özgürlüklere saygı duyarak barış içinde yaşamaktır.
Toplum Gönüllüsü Gençler olarak Namus Oyunları Haftası?nda Erkeklik İstisnai Bir Durumdur Fotoğraf Sergisi ile yer almaktan mutluluk duyduk. Öldüren, inciten, zorlayan, kanatan, acıtan ve canlarımızı yakan her şeyin karşısında, sizin yanınızdayız. Oyundan diskalifiye edilmeyi göze alarak bazı kurallara uymamayı yeğliyor herkes için biraz barış diliyoruz.
(Namus Oyunları Haftası, Final Kitabı'ndan - Ali KARAKAŞ)